5 Kasım 2008 Çarşamba

SANSÜRLENEN SADECE BLOGLARIMIZ MI?

Burası benim evim. Yaklaşık 3 ay olmuş taşınalı. Bir güzel yerleşmişim, emek vermişim,varolanların yerlerini değiştirip yeni yeni eşyalar yerleştirmişim, bir sürü misafir ağırlamışım, kimisinde bir kahve içimlik, kimisinde uzun sohbetler eşliğinde kendiminki gibi bir sürü eve misafir edilmişim. Yaşayıp gidiyorum işte böyle kendimce. Derken birgün evime geliyorum, anahtarımı kilide takıyorum ama dönmüyor. Kapı açılmıyor bir türlü. Pek beceriksizim ya bu konularda, söylene söylene birkaç kere daha deniyorum ama yok, her yer kapı duvar. Kendi evime giremiyorum. Sonra kapının altında bir zarf buluyorum. Ve içinde hiçbir açıklama olmadan “artık evime giremeyeceğim” yazıyor. Hiçbir şey anlamadığım için şaşkınlıkla sağa sola, arkadaşlarıma danışıyorum ve onlarında aynı durumdan muzdarip olduğunu öğreniyorum; kimse evine giremiyor. Sonradan “birkaç kişinin vermiş olduğu rahatsızlıktan ötürü” evlerimize alınmadığımız haberi ulaşıyor bizlere. Evet evet sadece “birkaç kişinin hatası” herkese mal ediliyor. Burada mantık nerede?

Kapının kilidini değiştirip, camı kırıp, arka bahçeden dolanıp evime tekrar girebilir, misafirlerimi, arkadaşlarımı bu şekilde konuk edebilirim. Ya da pılımı pırtımı toplayıp başka bir adrese taşınabilirim elbette. Bunlar olası çözümler. Ama çözüm dediğin bir sorun karşısında üretilmez mi? Burada bir sorun olduğu belli ama sorun ben değilsem, benden kaynaklanmıyorsa neden ben kendi evime girmek konusunda böylesine çözümler aramak zorunda bırakılıyorum ki...

Sahi bunun açıklaması nedir? Sadece okuduğumuz, yazdığımız, kendi kendimize karaladığımız, bununla yetinmeyip bu sayfaları “günce” kavramından çıkarıp da, fikirlerimizi, duygularımızı, anılarımızı, deneyimlerimizi paylaştığımız, kurulan bağlarla ve yapılan organizasyonlarla anadolu’da kız çocuklarımızı okuttuğumuz, İzmir’de diktiğimiz fidanlarla kendi adımızı verdiğimiz bir orman sahibi olduğumuz, hasta çocuğu için madden ve manen yapacak hiçbir şeyi kalmadığından son çare olarak bu sayfalar üzerinden bizden yardım eli isteyen bir babanın çığlığı olup yardım edebilmek amaçlı çırpındığımız blog sayfalarımız hangi nedenden ötürü ve hangi hakla karartılabilir? En doğal, en basit, en insani hakkımız olan “iletişim hakkımız” nasıl elimizden alınabilir?

Farkında mısınız sansürlenen, karartılan, elimizden alınan sadece blog sayfalarımız değil aslında, hayatımız ve hatta insanlığımız...Peki aydınlık için birşeyler yapmamız gerekmez mi???

***Yaklaşık 1 hafta sonra BLOGGER.COM üzerindeki kapatma kararının yürütülmesi durduruldu. Şu anda eskisi gibi bloglarımıza girebiliyoruz. Ne zamana kadar bilinmediği gibi internet üzerinde hala eksik kanun ve yanlış uygulamalar nedeniyle kapatılmış olan site ve yayınların varlığını da göz ardı etmemeli. İşte bu nedenle SERBEST YAZARLAR PLATFORMU haklarını savunmaya, taleplerini iletmeye ve demokratik çözümler aramaya yani kısaca yoluna kaldığı yerden aynen devam ediyor.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

beenmaya ne güzel örneklemişsin durumu, evimizden öte bir durum esasında, bizim nefes alıp verişlerimizi de engellemek istedi bu hareket... öyleki iletişim hakkımız zaten blogger dan önce bir çok alanda kısıtlanmıştı, ama bizi harekete geçiren bize dokunan ucu oldu sanırım... belkide böyle olmalı idi... biz doğru olanını yaptık...
bloglar türkiyenin üretken insanlarına hitap eden bir platform ciddi anlamda, blogu olan, yazmaya okumaya hayran olan kimse hazırla yetinmiyor, aksine üretip katkıda bulunuyor piyasaya...
ve bloglarımızla aramızda web sitesi ve onun sahibi ilişkisi yok, bloglarımız en iyi arkadaşlarımızdan bi tanesi, canımız ciğerimiz... ağlama duvarımız bazen...
umuyorum yanlış bir iş yaptıklarını, pire için yorgan yakmanın ne kadar yanlış olduğunu anlarlar ve evlerimizle uğraşmaktan vazgeçerler...

beenmaya dedi ki...

bu ülkede ummanın sonu pek iyi sonuçlanmıyor son günlerde. ama olsun ummaktan vazgeçmeyelim biz. ama sesimizi kısmadan elimizden ne geliyorsa onu da yapalım mutlaka. sağolasın arkadaşım...